Bir takvim yaprağının her bir gününe bir anlam yüklemişiz. Bu anlam yüklemeler bazen kutlama bazen hakkı teslim etme bazende farkındalık adına yapılır. Milli ve manevi bayramlarımız dışında benzerlerinden ayrı konumlandırılan üstün görülen günlerimiz ve haftalarımız vardır. Hiç şüphesiz bunların başında ANNELER günü gelir.
Her yıl mayıs ayının 2.pazarı dünya genelinde anneler günü olarak kutlanmakta. Öncelikle tüm annelerin ellerinden öpüyorum.
Anne demek ne kadar güzelse anne olmakta ayrı bir onur demektir. Bu onurun sahibi annelerimizi yılın bir gününde hatırlanıyormuş gibi bir algının yanlış olduğunu söylesekte maalesef gerçek bu.
Aslında eskiden bana anlamsız gelirdi. Her gün yanımızda olan, başköşede oturan insanı bir günde anmak.
Ama şimdi gerekli... Çünkü ne başköşede, nede yanımızda. Hatta bayaramlar ve özel günler dışında yeterince ilgilenmediğimiz, ihmal ettiğimiz, yapmamız gerekenleriötelediğimiz annelerimizin bu özel günde bizler için ne anlam ifade ettiğini hissettirmek ve aynı zamanda asıl onların gözünde hala büyümediğimizi anlamak adına bir fırsat gibi görmeye başladım.
Bu özel günde onu ziyarete gittiyseniz O yine şefkatle bakar,doyasıya sarılır, önündeki tabağı yine size uzatır.
Sohbete başlayınca;
Hatırlar sizin çocukluk yıllarınızı, başlar anlatmaya. Onun gözünde dünya siz demek olduğunu. Seninle ilgili hayallerini dünyaya gelirken sıraya koymuştur. Şu okula göndereğim, şunu yedireğim, şunu giydireğim, askere göndereğim, düğününü yapayım, hayırlı bir işi olsun. Hayata dair bütün planlarının sizin üzerinize olduğunu aslında o an anlarsınız. Bazende torunlarını bahane eder. Yarı sitemli bir haldekarışmayın torunlarıma derler.
Bir büyüğümle, kendisinin yaşı bayağı ilerlediği bir dönemde bir aradaydık. Evde çocuklar yaramazlık yapınca yapmayın çocuklar oturun çocuklar utandırdınız bizi çocuklar deyince; hemen bizlere tepki gösterip müdahale etti. Siz dünya ya pantolunlu gelmediniz, sizde o süreçlerden geçtiniz. Ayrıca siz saray gibi evlerde iki çocuğa bakamıyorsunuz ben sobalı bir göz oda da beş çocuk büyüttüm dedi.
Hakikaten bir göz odadan aklıma geldi de. En az 150-200 metre kare 3+1, 4+1 evlerde oturuyoruzda bir odamızı annelerimize ayıramıyoruz. Bu hepimizin başımızı kumdan kaldırıp iyice düşünmemizi gerektirmez mi? Annelerimiz bizim yaşayan değerlerimiz. Değerlerimizi yaşamak ve yaşatmak konusunda gittikçe avrupa ve amerikan tarzı çözümler üretiyoruz. Olayı maddi boyutta çözmeğe kalkıyoruz. Bize ihtiyaç duydukları anda içinde ruh olmayan evlerde hapis hayatı yaşatıyoruz. Çünkü annelerin ruhu çocuklarıyla birlikte aynı ortamda nefes almak demektir..
Bu hafta aynı zamanda 10-16 mayıs engelliler haftası.
Engelliler açısından 3 aralık dünya engelliler günü ve 10-16 mayıs engelliler haftasında engelliler adına farkındalık etkinlikleri yapılmaktadır. Tabii genelde kutlama olarak ifade edilsede kutlanacak şeyin taliplisi çok olur derler. Bu yüzden kutlama değilde farkındalık haftası demek daha anlamlı.
Biz genelde bir önceki yılla bugün arasında engellilerin hayatında ne gibi olumlu yada olumsuz gelişmeler oldu diye değerlendirmelerde bulunuruz. Sayıları ne kadar olduğu dahi tam olarak bilinmemesi bile anlamlı olan engelli kesimini oluşturan her birey yapılanlar hayatına nasıl dokunuyor, ona bakıyor. Kimisi için bir tekerlekli sandalye temin etmek önemli iken bir diğeri için tekerlekli sandalyeyi kullanacağı yol öncelik alıyor. Kimisi istihdamı hallettiğinde bütün sorunlarını alt ettiğini düşünürken, kimisi için engelliçocuğunun anne yada baba demesi çok önemli oluyor. Çünkü her birey kendi penceresinden bakıyor ve genelde özne kendisini görüyor.
Bu nedenle engellilerin sorunları her engel grubuna göre ayrı ayrı ele alınmalı ona göre politikalar oluşturulmalı. Son yıllarda engelliler ilgili gelişmeler kamuoyunda ekonomik destek yönüyle öne çıkarılmış nispeten ekonomik destekler olumlu olsada diğer sorunların üstünü örtmede araç olarak kullanılmıştır.
Geçtiğimiz Perşembe günü merkez bankası faiz politikası üzerine görüş beyan eden konuşmacı engelli çocukları enflasyonla özdeşleştirerek şöyle bir benzetme yapmış.Ekonominin çarklarının dönmesi bağlamında enflasyondan ne kadar şikayeçi olsakda herkes bundan nemalanıyor bu yüzden de üstü kapalı benimsiyor, tıpkı engelli çocuklar gibi.Normalde engelli çocuklar aileler tarafından istenmeyen çocuklardır. Ancak engelli çocuktan dolayı devlet engelli ailelerine ekonomik ve sosyal fayda sağladığı için aileler istemeseler dahi çocuklarını seviyor gibi gözüküyorlar ifadesinde bulunmuş.
Öncelikle kınıyorum. Türk aile yapısında ve inanç ikliminde sırf çocuğu engelli olduğu için sevmeyen, reddeden aileye bugüne kadar şahit olmadım. Eğer varsa oda bizim çevrede yok. Ha sonradan özür dilemesi bir anlam ifade etmez. Çünkü o makamda oturan bir kişinin düşünmeden konuştuğunu söylemiş demek gülünç olur.
Konuya girerken kutlama için taliplisi olması gerekir demiştim. Eğer beyefendiye bu ailelere sağlanan ekonomik ve sosyal fayda cazip geldiyse bir saatliğine yer değiştirin, derim.
Yer değiştirmeyle ilgili yaşadığım bir anıyı paylaşmak isterim. Geçmişte birlikte mesai yaptığım aynı zamanda amirim olan bir büyüğüm bir ev kazası geçirmiş ve kalçadan ayağı kırılmıştı. Tedavi sürecinde yatağa bağımlı olma vb. süreçlerden sonra yine bir ortamda karşılaştığımda henüz koltuk değneklerini atmamıştı. Yanına yaklaştım hal hatır faslından sonra Sadullah bir ufak ibadetlerinize dikkat etsenizsizin yeriniz direk cennet, hakikaten düşmeden anlayamıyormuşsun, dedi.
Beddua gelmiyor içimden ama insana saygı kendinize saygı demektir.